Sabahın ilk saatlerinde buluşuyoruz. Güne, taşlara kazınmış hikâyeler, nehirlerin fısıltıları ve zamana meydan okuyan şehirlerle başlıyoruz. Her adımda tarihle, kültürle ve doğayla harmanlanmış benzersiz bir yolculuk bizi bekliyor.
Süryani kültürünün en eski ve görkemli mabedinde, taşların arasından yükselen duaların izinde yürüyoruz. Yüzyılları aşan sessizlik, ruhumuza dokunuyor.
Altın sarısı taşlardan örülü evlerin arasında dolanıyoruz. Dar sokaklarda yankılanan adımlarımız, geçmişten bugüne uzanan bir hikâyeye dönüşüyor.
Midyat'ın geleneksel mimarisiyle süslenmiş tarihi bir konuk evinde, eski zaman misafirperverliğini ve sıcaklığını yaşıyoruz.
Doğayla iç içe geçmiş taş yapılar arasında, insanın doğaya nasıl uyum sağladığına hayranlıkla tanıklık ediyoruz.
Tarihi Gelüşke Hanı'nın serin avlusunda çaylarımızı yudumlarken, telkari sanatının incelikli dünyasına göz atıyoruz.
Zanaatkâr ellerin şekil verdiği gümüş takılar, buram buram kokan baharatlar ve cevizli sucuğun tatlı daveti arasında alışveriş ve özgür keşif zamanı!
Binlerce yıllık Hasankeyf’in sular altında kalan hikâyesine, Dicle Nehri'nin üzerinde usulca süzülerek kulak veriyoruz. Nehir kıyısındaki taş kalıntılar, efsaneleri fısıldıyor.
En yeni turlarımızı ve size özel fırsatları kaçırmamak için şimdi
hemen üye olun.
İlk yorumu siz yapın